KALİTÜRK® SA 8000 Sosyal Sorumluluk Yönetim Sistemi, hizmet veya üretim süreçlerinin, insan haklarının gereği olan değerlere uygun bir sistem altında çalıştığını güvence altına almaya odaklanmıştır. SA 8000 standardına ile uygun çalışan bir kuruluşta, sağlık ve güvenlik koşullarının uygunluğu, çalışanların yaşlarının çalışmaya uygunluğu, ırk, cinsiyet, din gibi sosyal ayırımlara dayalı iş ve ücret koşullarında farklılık gözetilmediği, çalışma ve mesai saatlerinin uygunluğu, ücretin yeterliliği, örgütlenme ve toplu sözleşme haklarının güvence altına alınmış olduğu anlaşılır. Sosyal sorumluluk kavramı, bir işletmenin faaliyette bulunduğu ortamı koruma, geliştirme ve güzelleştirme konusundaki yükümlülükleri olarak tanımlanabilir. Doğal çevreyi koruma; müşterilerin tercihlerini dikkate alarak kaliteli ve güvenli ürünler sunma; çalışanların temel hak ve özgürlüklerine saygı gösterme; işletmeyi ortakların haklarını koruyacak ve yatırımları kârlı kılacak bir şekilde yönetme, faaliyetlere ilişkin doğru bilgi sunma ve toplumun refah seviyesine katkıda bulunacak eğitim, sağlık ve sanat etkinliklerini destekleme gibi konular bu kavram kapsamında değerlendirilmekle birlikte, sosyal sorumlulukları ortakların sermayelerini korumak ve geliştirmekle sınırlandıranların yanı sıra, daha da genişletenler de söz konusudur.
SA 8000 NEDİR
Sosyal Sorumluluk Standardı 8000, son yıllarda adından sıkca söz edilmeye başlanan bir yönetim sistemi standartıdır. SA 8000, ISO 9001 kalite Yönetim Sistem Standardı ve ISO 14001 Çevre Yönetim Sistem Standardı’ nı örnek alan, performans koşulları kadar prosedür ve sistem koşullarını da önemseyen, yönetim sistemi ile davranış kodunun bileşimi bir standarttır. Ekim 1997’de Ekonomik Öncelikler Konseyi Akreditasyon Bölümü (The Council on Economic Priorities Accreditation Agency-CEPAA), diğer adıyla Sosyal Sorumluluk Uluslararası (Social Accountability International-SAI) tarafından geliştirilen ve “Amnesty International” ve “The National Child Labor Committee” gibi sivil toplum örgütlerince desteklenen standart, Avon Cosmetics, Toys ‘R’ Us (ABD), Sainsbury (İngiltere) ve Otto Versand (Almanya) gibi işletmelerin yanı sıra, çeşitli insan hakları grupları, işgören sendikaları gibi kuruluşlarında desteğine sahip bulunmaktadır. Gönüllülük ilkesine dayanan ve tedarikçi seçiminde dünyadaki ilk evrensel ahlak standardı olma özelliğine sahip bulunan SA 8000’in, küresel işletmelerin tedarikçilerinden, ISO belgelerinin yanı sıra isteyeceği önemli bir standart olacağına inanılmaktadır. SA 8000 Standardı ile çalışma koşullarının Birleşmiş Milletler İnsan Hakları ve Çocuk Hakları Evrensel Beyannamesi’ne uygun olduğunu bağımsız bir kuruluş tarafından onaylanması ve sertifikalandırılmasını sağlamaktadır.
Standardın ana kriterlerini özetlemek gerekirse:
- İşyerinde ayrımcılığın engellenmesi
- Metazori işçiliğin engellenmesi
- Kötü muamelenin engellenmesi
- Ücretlerin yasalara uygun ve yeterli olması
- İşyeri sağlığı ve iş güvenliği kurallarının oluşturulması ve uygulanması
- Örgütlenme özgürlüğü ve toplu ücret pazarlığı hakkının tanınması
- Çocuk İşçiliğin düzenlenmesi/engellenmesi çocuk işçilerin himaye edilmesi
- Çalışma saatlerinin yasalara uygunluğun sağlanması
- SA 8000 yönetim sisteminin oluşturulması
SA 8000 Belgelendirme 4 Aşamadan Oluşmaktadır :
- Planlama: Denetime girecek olan örgüt üst yönetimi, belgelendirmeden sorumlu olacak, konu ile ilgili bilgisi ve deneyimi olan bir çalışanı denetimden sorumlu olarak görevlendirir.
- Uygulama: SA 8000 standardının maddelerini uygulandığına dair kayıtlar tutulur.
- Kontrol: Örgüt kendini hazır hissettiğinde bir ön denetim yapılabilir. Bu ön denetimde çıkan uygunsuzluklar belgelendirme denetimini etkilemez. Ön denetimde ortaya çıkan uygunsuzluklar belgelendirme denetiminden önce düzeltilebilir.
- Periyodik kontrol: SA 8000 belgesi 3 yıl geçerlidir. Her 6 ayda bir şirket gözetim denetimlerine girer. Bu şekilde örgütün standardın gerekliliklerine sürekli olarak uyup uymadığı kontrol edilir.
NEDEN SA 8000
SA 8000 Standardı’na ihtiyaç duyulmasının nedenlerini üç ana başlık altında incelemek olanaklıdır. Bu nedenler, gelişmekte olan ülkelerdeki kötü çalışma koşullarının artık göz ardı edilemeyecek bir boyuta ulaşmış olması, sivil toplum örgütlerinin çalışma koşullarını iyileştirme yönündeki çabaları ve tasarruf sahiplerinin yatırım kararı verirken kâr kadar, aday işletmelerin sosyal sorumluluklarına uygun faaliyet gösterip göstermediklerini de dikkate almaya başlamaları olarak sayılabilir.
SA 8000 neden gereklidir aşağıda belirtilmektedri:
1. Gelişmekte Olan Ülkelerdeki Kötü Çalışma Koşulları
Az gelişmiş ve gelişmekte olan ülkelerdeki çalışma koşullarının kötülüğü, insan hakları konusunda duyarlı gelişmiş ülkelerin bazı adımlar atmasını zorunlu hale getirmiş ve SA 8000, bu zorunluluğun sonucunda ortaya çıkmıştır. Uluslararası işletmelerin bu ülkelerdeki faaliyetlerini incelemek, standarda duyulan ihtiyacın daha iyi anlaşılmasına yardımcı olacaktır.
Dünya oyuncak üretiminin % 80’i ucuz işgücü nedeniyle üçüncü dünya ülkelerinde, özellikle de Asya’da, sağlıksız çalışma koşullarında yapılmaktadır. Dünün en önemli sorunu olan köle ve çocuk işgören çalıştırmanın yerini, bugün, uzun çalışma saatleri ve (30 sent ile 3 dolar arasında değişen) batı standartlarının çok altındaki işçilik ücretleri almış bulunmaktadır. Örneğin, Tayland’da yerel yasalar 74 saat gibi uzun çalışma sürelerine izin vermektedir. Çoğu kırsal kesimden gelen ve kalifiye olmayan bu insanlar, uluslararası işletmeler için “her koşulda çalışmaya hazır” potansiyel işgücü konumundadırlar. Bu durum, küresel ekonominin, uluslararası işletmelerin gelişmiş ülkelerdeki çalışma standartlarından kaçmalarına izin vererek, dünyadaki çalışma standartlarını olumsuz etkileyeceğini, dolayısıyla da işgörenlerin bu şartlar altında çalışmaktan başka alternatiflerinin kalmayacağını öngören ekonomistleri haklı çıkarmaktadır.
Çoğunda gerçek anlamda demokrasinin olmadığı bu ülkeler, sağlıklı ekonomik ve sosyo-kültürel gelişimlerini tamamlayamadıkları sürece, “çifte standart”lı uluslararası işletmelerin “modern sömürgeleri” olmaya devam edecek gibi görünmektedirler.
Öteden beri, az gelişmiş ve gelişmekte olan ülkelerin özellikle tekstil, oyuncak ve spor malzemeleri sektörlerindeki çalışma koşullarının kötülüğü dile getirilmektedir. Bu, doğru ve yerinde bir saptama olmakla birlikte, çalışma koşullarının kötülüğü sadece bu sektörlerle sınırlı değildir. Örneğin, bazı materyallerin zehirli atıkları, aynı pozisyonda saatlerce tekrarlanan rutin iş yapısı, küçük parçalar üzerinde yoğunlaşmanın doğurduğu göz problemleri gibi nedenlerle, bilgi teknolojileri sektöründeki çalışma koşullarının diğer sektörlerdekinden daha kötü bir durumda olduğu görülmektedir. Çin, Kuzey Meksika ve bazı Doğru Avrupa ülkelerinde bulunan uluslararası bilgi teknolojileri işletmelerinde, parça hırsızlığını önlemek için, hala küçük düşürücü üst-baş aramalarına sıkı bir şekilde devam edilmekte, rutin hamilelik testleri uygulanmakta ve istihdam sözleşmeleri çalışanların bazı haklarını ihlal etmektedir. Sektördeki kötü çalışma koşullarının kısa vadede düzelebileceğini ümit etmeyen sosyal sorumluluklarına duyarlı işletmelerden BT, BM insan hakları bildirgesine ve UÇÖ standartlarına uygun “İnsan Onuruna Uygun Tedarik” (Sourcing with Human Dignity) kodunu, Vodaphone ise, “Sorumlu Satın Alma Kodunu” (Code of Responsible Purchasing) geliştirmek zorunda kalmıştır. Bu sektörde satılan her bir ürünün, çok karmaşık bir tedarik zincirine sahip olduğu düşünüldüğünde, bu tür çabaların önemi daha iyi anlaşılacaktır.
Gelişmekte olan ülkelerde işgören maliyetleri düşük ve yasal sistemler batıdakinden daha gevşek olduğundan, bazı işletmeler bu olumsuz durumu bir fırsat olarak değerlendirmektedirler. Örneğin, bazı İngiliz işletmeleri maliyetlerini aşağıya çekmek için üretim merkezlerini, istihdam standartları konusunda daha rahat hareket edebilecekleri ülkelere kaydırmaktadırlar. Daha fazla sayıda Avrupalı ve Amerikalı işletme üretim işini gelişmekte olan ülkelere kaydırmaya devam ettikçe, gelişmekte olan ülkelerdeki ekonomik, ekolojik ve sosyo-kültürel görünüm onulmaz sorunlarla karşı karşıya kalmaya devam edecektir. İstatistikler, suiistimalin korkunç yüzünü çok açık bir şekilde ortaya koymaktadır: Dünyada 5-14 yaş grubunda 250 milyon çalışan çocuk bulunmakta ve 12-17 yaş grubunda yer alan 283 milyon çocuk, çalıştığı için okula devam edememektedir.
Son yıllarda, Avrupalı dev giyecek işletmelerinin Doğu Avrupa ve Asya’daki üretim tesislerindeki kötü çalışma koşulları, tartışılmaya başlanmıştır. Bu tesislerde, haftada 70 saat kötü koşullar altında çalışmaya zorlanan 14 yaşlarındaki kız çocuklarına günde sadece iki kez tuvalete gitme izni verilmekte, tuvalette kalma süresi üç dakikayı aştığında ise, bir günlük ücretleri kesilerek cezalandırılmaktadırlar. Sendikalı çalışmaya karşı olan bu işyerlerinde, düzenli aralıklarla hamilelik testleri uygulanmakta ve hamile olduğu anlaşılanlar, işten uzaklaştırılmaktadırlar. Bununla birlikte, uzmanlar, dünya giyecek üretiminin %40’ını tüketen ABD ve Avrupa’nın, SA 8000 gibi standartlara destek vermesinin, gelişmekte olan ülkelerdeki çalışma koşullarını iyileştireceğini tahmin etmektedirler. Bu yönde önemli bir adım, Amerikan pazarının beşte birine sahip olan Toys ‘R’ Us tarafından atılmıştır. Toys ‘R’ Us, 5000 kadar tedarikçisinden SA 8000 Standardı’nı almalarını istemektedir.
Az gelişmiş ve gelişmekte olan ülkelerde üretim yapan, üretim yaptıran ya da bu ülkelerden tedarik gerçekleştiren Levi Strauss, Nike, The Gap, Liz Claiborne, Reebok, Wal-Mart gibi birçok işletme, müşterilerinden de gelen baskılarla, binlerce fabrikadaki on binlerce işgörenin çalışma koşullarını iyileştirmek amacıyla, gönüllülük ilkesine dayalı davranış kodları geliştirmekte ve iç denetim ekipleri oluşturarak dünya kamuoyundaki imajlarını korumaya çalışmaktadırlar. Bütün olumsuzluklara karşın, Ford, GM, Dow, DuPont, Shell Oil, Texaco (Tip Sheet, 2002: 3), Toys “R” Us ve Avon gibi sosyal sorumluluklarına duyarlı bazı uluslararası işletmeler, SA 8000 Standardına uygun faaliyet göstermekte ve birlikte çalıştıkları tedarikçi işletmelerin de bu standarda uygun faaliyet göstermelerini istemektedirler.Örneğin, ABD’li ve Avrupalı işletmeler Çinli tedarikçilerine: “Bizimle iş konuşmak istiyorsanız, önce bu kriterleri karşılayın!” diyerek standarda uygun çalışma koşullarının yaygınlaşmasına destek vermektedirler.
Bu çabalar sayesinde, Çin, Hindistan ve Pakistan gibi gelişmekte olan ülkelere ait işletmeler, gelişmiş ülkelere ait çokuluslu işletmelerin de yer aldığı tedarik zincirleri içerisindeki varlıklarını sürdürebilmelerinin, SA 8000 gibi standartların öngördüğü çalışma koşullarına sahip olmalarına bağlı olduğunu anlamaya başlamış bulunmaktadırlar. Örneğin, Taylandlı işletmelerin SA 8000 standardına sahip olmalarının onların uluslararası rekabette üstünlük elde etmelerine yardımcı olacağına inanan Tayland yönetimi, standardı almak isteyen işletmelere finansal yardım yapmaktadır.
SA 8000, insan kaynaklarına yapılan ve bir süre sonra yüksek verimlilik ve moral olarak işletmeye geri dönecek olan bir “yatırım” olarak değerlendirilmelidir. Bu yatırımın; mevcut durumu incelemek, politika ve prosedürler geliştirmek, kayıtları tutmak ve denetim yapmak için yönetimin harcayacağı zaman; iyileştirici eylemler için katlanılacak harcamalar ve belgelendirme denetimi ve periyodik incelemeler için denetim şirketlerine yapılacak ödemelerden oluşan bazı maliyetleri söz konusudur. Anılan maliyetlerine karşılık SA 8000, iyileşen çalışma koşullarıyla birlikte işgören verimliliğini, ürün ve hizmet kalitesini, müşteri memnuniyetini ve işletmenin toplumdaki saygınlığını arttıracak önemli bir rekabet üstünlüğü ve insan haklarına daha saygılı bir iş dünyasının oluşumuna yapılacak anlamlı bir katkı olarak değerlendirilmelidir.
2. Sivil Toplum Örgütlerinin Çabaları
Son yıllarda, sivil toplum örgütleri dünya genelinde insan haklarına aykırı uygulamaların dile getirilmesinde ve önleyici girişimlerin başlatılmasında daha aktif bir rol oynamaktadırlar. Artık, Amerika’da satılan bir çok ürünün üzerinde, örneğin, “Bu top için ne çocuk, ne de köle işgören çalıştırılmıştır!” şeklinde ifadeler görülmektedir. Bu, gelişmiş ülkeler başta olmak üzere dünya genelinde kötü çalışma koşullarına karşı bilinçli bir tepkinin başladığını göstermektedir.
Sivil toplum örgütlerindeki bu bilinçlenmeye karşın, gelişmekte olan ülke yönetimlerinin hala çok gerilerde olduğu görülmektedir. Seattle’da 135 ülkenin katılımıyla gerçekleştirilen DTÖ toplantısında gelişmekte olan ülkeler, işçi haklarını pazarlık masasına getirmekten kaçınırken; çevreciler, deniz kaplumbağalarına kötü davranan; sendikacılar ise, çocuk işgören çalıştıran ülkelere ticari ambargo uygulanmasını istemişlerdir. Türkiye’nin de aralarında bulunduğu, Mısır ve Hindistan gibi ülkeler,
işgören hakları konusunda, “Bize çalışma standartları dayatıp, sosyal adalet kisvesi altında, emek yoğun sektörlerdeki rekabet avantajımızı elimizden almak istiyorsunuz” diyerek bu konuda gerekli adımların atılmasına karşı çıkmış ve sivil toplum örgütlerinin, sendikaların ve çevreci grupların üzerinde durduğu konuların, gelişmekte olan ülke yönetimlerince “önemli bulunmadığı” gerçeğini bir kere daha göstermişlerdir.
Her ne kadar bazı hükümetler SA 8000 gibi standartları yeni bir ticaret engeli olarak değerlendiriyor ve gerekli adımları atmaktan kaçınıyorlarsa da, sivil toplum örgütlerinin çabaları gelişmekte olan ülkelerdeki kötü çalışma koşullarının dünyaya duyurulmasına ve düzeltici adımların atılmasına yardımcı olmaya devam etmektedir. Örneğin, bu örgütlerin ağır eleştiri ve baskılarına maruz kalan Disney, Nike ve Mattel gibi işletmeler Asya’daki fabrikalarında çalışma koşullarını iyileştirme yoluna gitmişlerdir. Mattel, bu olumlu çabaları sonucunda Çin’de SA 8000 Standardı’nı alan ilk işletme olmuş ve bütün fabrikalarını bağımsız denetçilere açmıştır. Nike, hem kendisi hem de tedarikçi işletmeleri için ayrıntılı davranış kuralları geliştirerek ciddi bir denetim gerçekleştirmeye başlamıştır.
Sivil toplum örgütlerinin bu çabaları sonucunda, özel kesim de çalışma koşullarının iyileştirilmesine önemli katkılarda bulunmaya başlamıştır. Örneğin, 1997 yılında Dünya Spor Ürünleri Endüstrileri Federasyonu ve ABD Spor Ürünleri Üreticileri Derneği’nin, Pakistan futbol topu endüstrisinde çocuk işgören çalıştırmayı engelleme yönünde aldıkları kararı, daha önce 12 yaşındaki çocuklara futbol topu ürettirmekle suçlanan Reebok da desteklemekte ve futbol topu üretiminde çocuk işgören çalıştırılıp çalıştırılmadığını denetlemek amacıyla bağımsız bir denetim sistemi kurulması ve eski çocuk işgörenler için okul vb. sosyal programlar hazırlanması çabalarına destek vermektedir. Sivil toplum örgütlerinin yanı sıra son yıllarda tüketicilerin de bu konudaki duyarlılığı artmaya başlamıştır. Örneğin, ABD’de 1995’te yapılan bir kamuoyu araştırmasında deneklerin %78’inin, işgörenlerini kötü koşullarda çalıştıran işletmeler yerine, örneğin, 20 dolarlık bir giyecek için birkaç dolar daha fazla ödeyerek, insancıl koşullarda çalıştıran işletmelerden alış-veriş yapmayı tercih ettikleri görülmüştür. İnsan haklarının ve demokratikleşmenin öne çıktığı günümüzde, yasaların ve cezai yaptırımların gerçekleştiremediğini, sivil inisiyatiflerin ve özellikle de bilinçli tüketici hareketlerinin gerçekleştireceğini söylemek bir kehanet sayılmamalıdır.
3. Sosyal Sorumluluk Yatırım Fonları
SA 8000 Standardı’nın doğuşuna neden olan bir diğer gelişmede, milyarlarca dolarlık portföyleriyle hızla büyümekte olan “Sosyal Sorumluluk Yatırım Fonları”dır. ABD’de, 7 trilyonluk yatırımın 700 milyar doları bu fonlara akmaktadır. Yatırımlarına iyi bir kazanç elde etmek ve aynı zamanda sosyal sorumluluklara uygun faaliyet gösteren işletmeleri desteklemek isteyen yatırımcılarca bu fonlara yatırılan paralar, toplam yatırımların henüz %10’luk bir kısmını oluşturmasına karşın, yatırımcıların bu yönde artan eğilimini göstermesi bakımından önemli bir gelişme olarak değerlendirilebilir.
Söz konusu yatırım fonları aracılığıyla tütün, silah vb. ürünlerin üretimini ve satışını yapan işletmeleri “yatırım yapmayarak” cezalandıran yatırımcılar, ellerindeki fonları, işgörenlerine ve çevreye duyarlı işletmelere yönlendirerek onları ödüllendirmektedirler. Kuşkusuz bu durum artık, işletmelerin sosyal sorumluluklarını yerine getirip getirmediklerinin denetlenmesini de zorunlu kılmaktadır. Son zamanlarda bazı gruplar finansal performansın yanı sıra, işletmelerin sosyal ve ekolojik çevreye karşı olan etkilerinin ve bu yöndeki performanslarının da denetlenmesi gerektiğini savunmaktadırlar. İşletmelerin üretimlerini ve diğer faaliyetlerini uygun çalışma koşullarında sürdürmelerini garanti etmeyi amaçlayan SA 8000, bu açıdan önemli bir ihtiyacı karşılamaktadır.
SA 8000 NASIL ALINIR
Bir işletmenin SA 8000 Standardı’na uygun faaliyet gösterip göstermediği, KALİTÜRK® gibi bağımsız denetim şirketlerince kontrol edilmekte ve gerekli koşulları sağladığına karar verilen işletmelere belge verilmektedir. SAI tarafından sosyal-denetim mesleğinin yeterliliklerine sahip kuruluşlar arasından seçilen denetçi kuruluşlar, belge almak isteyen işletmeleri ziyaret ederek standardın içeriğiyle ilgili konulardaki uygulamalarını değerlendirmektedirler. Denetçi kuruluşların değerlendirmeleri ayrıca SAI tarafından düzenli aralıklarla kontrol edilerek, standardın güvenilirliği sağlanmaya çalışılmaktadır. Denetçiler, gerektiğinde denetimin ve belgelendirmenin etkinliğini arttırabilmek amacıyla bölgesel insan hakları gruplarıyla bilgi alışverişinde bulunabilmektedirler
Belgelendirme süreci şu şekildedir:
1) Planlama Aşaması:
Yönetim sistemleri denetimi konusunda bilgili, deneyimli ve üst yönetimin desteğine sahip bir yönetici, belgelendirilme süreci için görevlendirilmelidir. Bu konuda danışman şirketlerden de yararlanılabilir.
2) Uygulama Aşaması:
Bu aşamada tutulacak kayıtlar SA 8000’e uyulduğunu kanıtlamak bakımından önemlidir.
3) Kontrol Aşaması:
Kesin başvuru öncesi bir ön-denetim yararlı olabilir. Ön denetimin belgelendirme açısından olumsuz bir etkisi yoktur. Koşulların yerine getirildiğine inanılıyorsa, doğrudan gerçek denetim için de başvurulabilir. Denetimler sonucunda bir eksiklik görülmüşse, düzeltme istenecektir.
4) Periyodik Denetim Aşaması:
Belgeler 3 yıl için geçerli olup, standarda uyulup uyulmadığı belli aralıklarla denetlenmektedir. Bu tür denetimlerle, sistemin sürekli geliştirilmesi ve işletmelerin standarda uyma konusunda mükemmelleşmeleri hedeflenmektedir.
Alınması için yasal bir zorunluluğun bulunmadığı SA 8000 belgesi, denetimler sonucunda gerekli koşulları sağladığını ispatlayan her türlü işletmeye verilebilmektedir.
Belgelendirme, bir işletmenin ürünlerinin (tedarikçi ve müteahhitlerden aldıkları parçalar dahil) SA 8000 standardına uygun koşullarda üretildiğini kanıtladığından, alış-verişlerinde bu işletmeleri tercih eden müşteriler, insan haklarına yaptıkları bu anlamlı katkıdan dolayı, gönül rahatlığı ve huzur duyacaklardır.
SA 8000 ISO İLİŞKİSİ NEDİR
İşletmelerin sosyal sorumluluklarını düzenleyen SA 8000 dışındaki diğer bazı standartlardan da kısaca söz edilmesinde yarar bulunmaktadır.
ISO standartları, SA 8000’in oluşumunda ve yaygınlaşmasında önemli bir yere sahiptir. ISO 9000 Endüstriyel Kalite Yönetimi, ISO 14000 Çevre Sistemleri Yönetimi standartlarını harekete geçirmiş ve daha sonra da SA 8000 Standardı gündeme gelmiştir. Toplam Kalite Yönetimi çabaları, “iç müşteri (işgören) memnuniyeti”nin sağlanmasında kullanılabilecek etkin bir araç olan SA 8000’in doğuşunda etkili olduğu gibi, yayılıp benimsenmesinde de etkili olmaktadır. ISO standartları konusunda ülkemizde yeterli düzeyde bilgi ve kaynak bulunduğundan bu standartlara ilişkin açıklamalara burada yer verilmemektedir. İşletmelerin sosyal sorumluluklara uygun faaliyet göstermelerini sağlamak için geliştirilen diğer standartlar arasında, Sosyal ve Ahlaki Sorumluluk Enstitüsü (The Institute for Social and Ethical AccountAbility-ISEA) tarafından geliştirilen AA1000 Standardı; Küresel Raporlama Girişimi (The Global Reporting Initiative-GRI) tarafından geliştirilen ve Çevreye Duyarlı Ekonomi Koalisyonu (The Coalition for Environmentally Responsive Economics-CERES) tarafından desteklenen standart ile diğerleri aşağıdaki şekilde özetlenebilirler:
AA1000 Standardı, bütün paydaşlara karşı sosyal sorumluluğu temel alan, gönüllülük ilkesine dayanan, iş ahlakına ve sosyal sorumluluklara uygun muhasebe, denetim ve raporlama için geliştirilmiş bir standarttır.
SA 8000 Standardı gibi farklı sektörlerdeki işletmelere uygulanabilme özelliğine sahip bulunan standart, belgelendirilen işletmelerin periyodik denetimlerle sürekli olarak iyileştirilmesini ve geliştirilmesini öngörmektedir. İş ahlakına ve sosyal sorumluluklara uygun muhasebe, denetim ve raporlama uygulamaları ile örgütlerin sorumluluk bilinçlerini ve genel performanslarını yükseltmeyi amaçlayan AA1000 Standardı, örgütsel değerlerin işletmelerin tüm çabalarının merkezinde yer alması gerektiğini vurgulamaktadır.
1997 yılında kurulan ve 2002 yılında faaliyetlerini BM Çevre Programı (United Nations Environment Programme) içinde sürdürmeye başlayan Küresel Raporlama Girişimi, çok sayıda paydaşı içeren ve küresel olarak uygulama olanağı bulunan “Sürdürülebilir Raporlama İlkeleri” belirlemekte ve bu ilkelere uygunluğun yaygınlaşması için çaba harcamaktadır.
İşletme faaliyetlerinin, ürünlerin ve hizmetlerin ekonomik, ekolojik ve sosyal boyutlarına vurgu yapan bu ilkelerin uygulanması, tamamen işletmelerin gönüllü tercihlerine bağlı bulunmaktadır.
Merkezi Washington’da bulunan, belgelendirme öncesi ve sonrası denetimler gerçekleştiren Adil İşgücü Derneği (The Fair Labor Association-FLA), standart kodlar geliştiren, dış denetim yetkisi veren, belge alan tesislerin performanslarını sistematik olarak karşılaştıran ilk Amerikan örgütüdür. Marka yöneticileri, üniversite temsilcileri, müşteri grupları ve dini gruplarca yönetilen örgüt, üye aidatlarıyla finanse edilmektedir. FLA, giyim ve tekstil sektöründe faaliyet gösteren işletmelerin çalışanlarına UÇÖ’nün standartlarında çalışma koşulları hazırlamalarını önermekte, işgörenlerin haklarını korumaya ve çalışma koşullarını iyileştirmeye çalışmaktadır. “İşyeri Standartları” adını verdiği davranış kodlarıyla, zorla çalıştırmayı ve çocuk işçi istihdamını durdurmayı; fiziksel, cinsel, psikolojik ve sözlü tacizleri ve ayrımcılığı önlemeyi; işyeri sağlık ve güvenlik koşullarını iyileştirmeyi; örgütlenme özgürlüğünün ve toplu pazarlık hakkının önündeki engelleri kaldırmayı;
maaş ve ücretlerde, çalışma saatlerinde ve fazla mesailerde iyileştirmeler yapmayı hedefleyen FLA, bağımsız denetim ve belgelendirme çabalarıyla işletmeleri ve hazırladığı raporlarla kamuoyunu, müşterileri ve paydaşları bilgilendirerek sektörde sorumlu satın alma kararlarını yaygınlaştırmaya çalışmaktadır Adil Ticaret Etiketi Örgütü (Fairtrade Labelling Organizations International-FLO), dünya genelinde uygulanabilecek adil ticaret standartları geliştiren ve bu standartlara uygun faaliyet gösteren işletmeleri belgelendiren bir kuruluştur. 50 ülkede bir milyondan fazla üreticiye, onların işgörenlerine ve ailelerine destek veren örgüt, kendi etiketi altında pazarlanan ürünlerin Adil Ticaret Standartlarına uygun olduğunu garanti etmektedir.
FLO standartları, tarım, imalat vb. sektörlerde asgari sağlık ve güvenlik önlemlerinin alınmasını, ekolojik çevreye duyarlılık gösterilmesini, çocuk veya köle işçi çalıştırılmamasını öngörmektedir. Belge almak isteyen işletmelerin, çalışma koşullarını iyileştirmeleri, ürün kalitesini yükseltmeleri, ekolojik çevreyi korumaları ve işgörenlerini geliştirmek için yatırım yapmaları gerekmektedir. FLO işletmelerin, küçük çiftçi ve üreticilerden yaptıkları alımlarda onların haklarına saygı göstermelerini; faaliyetlerini sürdürmelerine, gelişmelerine ve büyümelerine olanak verecek bir fiyattan alım yapmalarını; ihtiyaç duyduklarında, avans vermelerini ve onlarla uzun dönemli çalışma konusunda plan yapmalarını salık vermektedir.
Sosyal sorumluluklar konusunda gerçekleştirilen bir diğer çaba ise, Amerikan Giyim ve Ayakkabı Derneği’nce başlatılan, “Küresel Sorumlu Giysi Üretimi” (Worldwide Responsible Apparel Production-WRAP) oluşumudur. Kâr amacı gütmeyen ve bağımsız bir kuruluş olan WRAP, tekstil ürünlerinin, yerel yasal düzenlemelere uygun faaliyet gösteren; çocuk işgören ve zorla işgören çalıştırmayan; taciz ve suiistimalleri önleyen; işgörenlere en az asgari ücret düzeyinde maaş ve ücret ödeyen; ayrımcılığa izin vermeyen; iş kazalarına ve hastalıklara yönelik gerekli önlemleri alan; işgörenlerin örgütlenme ve toplu pazarlık haklarına saygı gösteren; ekolojik çevreye ve diğer paydaşların haklarına saygılı olan işyerlerinde üretildiğini belgelendirmektedir.