Kalitürk'ün belgelendirme hizmetini verdiği "FP 15500 Mobilya Kalite" belgesi hakkında bilgi aşağıda yer almaktadır.
Mobilya Üretim Kalite Yönetim Sistemi:
Bu standardın amacı, hata ve kusurları, azaltmak, ortadan kaldırmak ve daha da önemlisi önlemektir. Buradaki temel varsayım, etkin bir kalite yönetim sistemi oluşturulması ve uygulanması halinde müşteri ihtiyaçlarını karşılayacak kaliteli ürün ve hizmetler üretileceğidir.
İnsan-mobilya münasebeti kaçınılmaz ve süreklidir. Makro ekonomi açısından, mobilya ülkeye ciddi düzeyde istihdam sağlayan, meydana getirdiği katma değerle gayri safi milli hasılaya katkıda bulunan önemli bir iktisadi sektördür.
Mobilya sektöründeki bu potansiyelin değerlendirilmesi , sürekli kılınması ve istikrar kazanması için "Müşteri mutluluğu" ve "Toplam Kalite Yönetimi"nin esas alınması gerekir. Bu da ancak ürün kalite boyutları olarak adlandırılan ve ürün değerini temsil eden karakteristikler olarak fonksiyonellik, sağlamlık, dayanıklılık, estetik özellikler ve emniyetten oluşan unsurların tatmin ediciliği ile sağlanabilir.
FP 15500 standardı, mal ve hizmet üretimi arasındaki farkları, girdi-süreçleme-çıktı-geribildirim aşamalarından oluşan üretim sistemi modelini, değer yaratma yollarını, üretim sistemi türlerini, stoksuz üretim sistemini, üretim yönetimi tanımını ve üretim yönetiminin çağdaş boyutlarını ele alan mobilya sektörüne yönelik klavuzluk eden özel bir standarttır.
- Üretim kavramını, mal ve hizmetler arasındaki belirgin farkları,
- Birbirlerine bağlı aşamalardan oluşan üretim sistemini ve başlıca değer yaratma yollarını,
- Tek üretim sistemini,
- Parti üretim sistemini,
- Akıcı üretim sistemini,
- Sürekli üretim sistemini,
- Kitle üretim sistemini,
- Grup teknolojisi üretim sistemini,
- Geleneksel üretim sistemlerinden bütünüyle farklı bir yaklaşım olan stoksuz üretim sistemini - JIT,
- Üretim yönetiminin tanımını, sorumluluk alanlarını ve çağdaş boyutlarını biliyoruz.
Mobilya üretim sistemi, makine, araç-gereç, malzeme, enerji, işgücü, zaman gibi girdileri, mal ve hizmet şeklindeki çıktılara dönüştüren ve sonuçları geribildirim kanalıyla görüntüleyen bir süreçtir. Mobilya üretim sistemi, işletmenin iç ve dış çevresiyle etkileşim içindedir. Mobilya üretim sistemini, ekonomi, devlet düzenlemeleri, rekabet, teknoloji ve diğer dış çevre koşulları olumlu ve olumsuz biçimde etkiler. Üretim süreci, girdileri, dönüşüm sürecini, çevre etkilerini görüntüleyen, standartlarla karşılaştırıp girdiler üzerinde, dönüşüm süreci üzerinde ve çıktılar üzerinde düzeltici kararlar alınmasını sağlayan alt sistemlerden oluşur.
Girdileri, işletmenin hedef pazarına uygun çıktılara dönüştürmekten sorumlu olan üretim yönetimi, bütün örgütlerin en temel işlevlerinden biridir. Mobilya üretim yönetimi kavramı; üretim stratejisi, dönüşüm sürecinin tasarımı, stok kontrolü, üretim planlaması ve programlaması gibi birçok alt konuyu içerir. Mobilya üretim yönetiminin pazarlama, finans, muhasebe, personel, yönetim bilgi sistemi ve mühendislik gibi diğer işlevleriyle çok yakın ilişkileri ve etkileşimleri vardır. Ancak, üretim yönetimi, diğer işlevlerden farklı olarak, işletmenin aktif varlıklarının yaklaşık %80'inden ve insan kaynağının % 60-80'inden sorumludur. Mobilya üretim sisteminin temel öğesini, dönüşüm süreci oluşturur. Dönüşüm sürecinde girdiler, şekil değişikliği, taşıma, depolama, denetleme gibi birçok faaliyet sonunda ilk durumlarından daha fazla bir değere (katma değer) dönüşür.
Hizmetlerin üretim süreci, malların üretim sürecinden önemli ölçüde farklılıklar gösterir. Hizmetler, mallara oranla daha soyuttur, tüketicilerin yüksek oranda katılımını gerektirir, üretilirken tüketilir, depolanamaz, emek, yoğun nitelik ve kendine özgü kalite özellikleri taşır. Türkiye’de mobilya üretiminde ve malların kalitesinde tüketici sızlanmaları oldukça azalmıştır. Buna karşılık, hizmet üretiminden, hemen her alanda yakınmalar vardır. Türkiye, dünya standartlarında hizmet üretemediği için halkın tepkisi ve mutsuzluğu artmaktadır. Tek üretim, parti üretimi, akıcı üretim, sipariş üretimi, sürekli üretim, kitle üretimi, grup teknolojisi ve sıfır stoklu üretim, başlıca üretim sistemleridir.
JIT sisteminde, işletmeye malzeme satanlarla işletmenin proje takımlarının birlikte hareket etmeleri sağlanmalıdır. Satıcılar da sisteme dahil edilerek, girdi kalite kontrolünde ve JIT programlarının hazırlanmasında ortak hareket edebilmelidirler. JIT sistemi, planlamadan daha çok kontrole ağırlık verir. Planlama zaman israfına yol açar. Oysa, iyi bir kontrolle değişikliklere kolayca uyum sağlanmıştır. Basit gözle kontrol sistemleri, karmaşık bilgisayar destekli kontrol sistemlerine tercih edilir.
STANDART İÇERİĞİ NEDİR
Üretim sisteminin kuruluş aşamasına gelinmesi, konunun seçilmiş bir yatırım projesine dönüştüğünü gösterir. Yatırım projesinde, kısa, orta ve uzun dönemde beklenen kârı kazandıracak kıvamlı bir kuruluş yeri, kıvamlı bir işletme büyüklüğü (kapasitesi) ve kıvamlı bir satış miktarı (talep) öngörülmüştür. Buna göre, projede öngörülen iş ve işlemlerin, projede öngörülen süreler içinde, hiç aksatılmadan uygulanması gerekir.
Uzman elemanlardan oluşturulmuş uyumlu bir ekip, projede öngörülen ürünü gerçekleştirecek üretim aşamalarını (üretim sürecini), projedeki tanımlara göre kuruluş yerine yerleştirir. Bu yerleşimde, süreçteki canlı ve cansız varlıkların hareketleri toplamının minimum olmasına çalışılır. Buna, üretim hattının dengelenmesi denir. Üretim hattının kıvamlı dengelenmesi, üretim kalitesini artırırken, üretim maliyetlerini azaltarak, işletmeye büyük bir rekabet üstünlüğü kazandırır. İyi dengelenmiş bir üretim hattında, bir saniye bile boş bekleyen bir işçi, bir makine, bir parça, bir hammadde, bir işletme malzemesi ve bir yarı mamul yoktur.
Örnek olaylarda da belirtildiği gibi, günümüz işletmeciliğinde boş bekleme “stok” ve her stok da bir israf sayılır. Bu da dolayısıyla, boşuna oluşmuş bir maliyet demektir. Bu tür maliyetler, işletmeye rekabet zayıflığı yaratır. Üretim hattını dengelemek için, birçok bilgisayar benzetim (simülasyon) paket yazılımı geliştirilmiştir. Üretim sürecinin yapısına uygun bir yazılımla, kıvamlı dengeleme yapılır ve herhangi bir hataya yol açmadan, üretim sisteminin kurulması yoluna gidilir. Üretim sistemi kurulduktan sonra, belirli bir süre, deneme üretimi yapılır. Bu aşamada, sistemin planlandığı gibi işleyip işlemediği denetlenir. Ortaya çıkan aksaklıklar giderildikten sonra, kurucu ekip, kurduğu üretim sistemini, işletimi yapacak ekibe devreder.
ÜRETİM PLANLAMASI
Başarılı bir üretim planlaması yapabilmek için herşeyden önce, işletmenin gelecekteki satış düzeylerinin tahmin edilmesi gerekir. Talep tahmini, üretim ve pazarlama bölümlerinin bir araya gelerek, birlikte saptadıkları bir değişkendir. Gelecekteki gerçek talep başarıyla belirlenebilirse, bu satışı karşılayacak bir üretim planlaması yapılır ve eksik veya fazla bir üretimin ortaya koyacağı dengesizlikler daha başlangıçta ortadan kaldırılmış olur. Burada, uygulamada, yerine göre biri veya birkaçı birlikte kullanılan başlıca istatistiksel talep tahmin yöntemlerinin yalnızca adları verilmekle yetinilecektir.
- Beklenen değer yöntemi
- Sınırları daraltma yöntemi
- Bozuk ürün yöntemi
- Medyan
- Mod
- Hareketli ortalama yöntemi
- Üssel düzeltme yöntemi
- Aritmetik ortalama
- Regresyon tahmin yöntemi
- Ekonometrik tahmin yöntemleri
Bunların dışında, daha birçok satış tahmin yöntemi vardır. Bunların bazılarının kullanımı kolay iken, bazılarının kullanılması uzmanlık ister. Her durumda doğru ve geçerli bir tahmin yöntemi yoktur. Tahmin yapmakla görevli olan kişi veya ekip, duruma uygun bir satış tahminine dayanarak, yıllık üretim plan ve programlarını yapacaktır. Üretim planlaması, günlük, haftalık veya aylık üretim düzeylerini belirleme işlevidir. Bir üretim planı hazırlanırken, üç seçenek vardır. Bunlar;
- Stok maliyetlerinin artmasına katlanarak, günlük, haftalık veya aylık üretim miktarını aynı tutmak,
- Stok miktarını minimum düzeyde tutarak, üretim miktarını günlük, haftalık veya aylık talep dalgalanmalarına göre değiştirmek,
- Yukarıdaki iki seçeneğin uygun bir oranını uygulamak.
Örnek olarak, üretim miktarını uzunca bir süre değiştirmemek, ancak satışların çok yükseldiği veya azaldığı zamanlarda değiştirmek. Üretim planlamasında hangi seçeneğin yeğleneceği, maliyet karşılaştırmasıyla belli olur. Hangi seçenek toplam maliyetleri en aza indirecekse, o seçeneğin gösterdiği üretim planı uygulamaya konur.
BAKIM VE ONARIM PLANLAMASI
Çağdaş üretim sistemlerinde, makine oranının çok yüksek düzeyde olması, bakım-onarım konusuna önem kazandırmıştır. makinelerin bozulması, başka bir deyişle; makinelerin üretim işlemlerinden bir süre ayrılması, binlerce işgücü saatinin boş geçmesine, dolaylı işçilik ve genel üretim giderlerinin artmasına, tüketici talebinin karşılanamamasına, ıskarta ve fire oranının yükselmesine, müşteri yitirmeye veya geç mal teslim etme tazminatı ödemeye ve belki de işletmenin bütünüyle durmasına neden olabilir.
Araç-gereç ve makinelerin işler durumda olmaması, üretim akışı, verimlilik ve dolayısıyla maliyetler üzerinde olumsuz etkilere neden olduğu için, işletmeleri, bakım-onarım maliyetlerine katlanmak zorunda bırakmıştır. Bakım-onarım modellerinde, başlıca iki tür maliyet söz konusudur. Bunlar (1) önleyici bakım-onarım maliyeti, (2) arıza bakım-onarım maliyeti. Önleyici bakım maliyeti, yıkama, yağlama, temizleme, artıkları toplama, boyama gibi dönemsel işlemlerden veya genel bir gözden geçirme (revizyon) işlemlerinden doğar. Önleyici bakım-onarımın amacı, arızalar ortaya çıkmadan önce, bazı önlemler alarak, arızaları azaltmaktır. Önleyici bakım-onarım, ne kadar iyi yapılırsa yapılsın, yine de bazı arızalar olacaktır. Bu durumda ise, arıza bakım-onarımı söz konusu olur. Önleyici bakım-onarım maliyetleriyle, arıza bakım, onarım maliyetleri arasında oldukça önemli ilişkiler vardır.
Bakım-onarım planlamasında izlenecek çeşitli politikalar vardır. Bunların en başta gelenleri, şu şekilde sıralanabilir;
- Bakım-onarım ekibini ve bakım-onarımda yararlanılan araç-gereç ve makine sayısını bol bulundurmak,
- Önleyici bakıma büyük önem vermek,
- Yedek üretim kapasitesini hazır bulundurmak,
- İşlem merkezleri arasında yarı mamul stokları bulundurmak.
Bazı karmaşık üretim sorunlarını, dört işlemle, eşitliklerle ya da diğer sayısal yöntemlerle simgelemek ve çözümlemek olası değildir. Böyle durumlarda, sorunun kaynaklandığı sistem, gerçek işleyişindeki gibi kağıt üzerinde yapay olarak işletilir ve bu yapay işleyişe bakarak, kıvamlı bir çözüm bulunur. Bu gerçek sisteme benzetme işlemine, benzetim, taklit veya yabancı dildeki karşılığıyla simülasyon adı verilir. Bakım-onarım planlaması genellikle benzetim modelleriyle yapılır.
KALİTE KONTROLÜ
Bilindiği gibi, üretim girdileri, belirli bir üretim sürecinden geçerek, sonunda tüketicilere sunulacak çıktılara dönüşür. Mal ve hizmetleri tüketicilerin beğenisine sunmadan önce, bunların standartlara uyup uymadığını kontrol etmek gerekir. Kalite kontrolü, belirli bir sisteme göre yapılması gereken, oldukça masraflı bir üretim yönetimi işlevidir. Kalite kontrol maliyetleri, kalite kontrol sistemini kurmak ve işletmek için yapılan harcamalardan oluşur.
Günümüzün giderek artan rekabet koşullarında, işletmelerin yaşamlarını devam ettirebilmeleri, rakiplere oranla daha kaliteli mamuller üretmelerine bağlıdır. İletişim ve ulaşım açısından küçülen, ekonomik açıdan büyüyen bugünkü dünyada, tüketiciler, bol ve ucuz mal arayışı alışkanlıklarını, kaliteli mal arayışı yönünde de değiştirmişlerdir. Bu değişim, işletmeleri, Toplam Kalite Yönetimi yaklaşımına yöneltmiştir. İşletmeler için toplam kalite yönetimi anlayışı, yeni bir üretim yönetimi felsefesi ve yeni bir yönetim tarzı olmaya başlamıştır. Bu yeni yaklaşım, “ISO 9000 Kalite Güvencesi Sistem Standartları” uygulamalarını getirmiştir. ISO 9000 kalite güvencesi sistem standartları, ulusal ve uluslararası düzeyde hazırlanmış sistem standartlarıdır.
TASARIM
İşletmecilik yazınında, araştırma, geliştirme ve tasarım kavramları, genellikle yeterli bir açıklığa kavuşmamıştır. Aslında, bu üç terim, birbirini destekleyen ve bütünleyen bir nitelik taşır. Söz konusu kavramlar, kısaca şu şekilde tanımlanabilir:
Araştırma: Alışılmışın, söylenmişin, yayınlanmışın, uygulanmışın dışındaki yeni bilgi, düşünce, fikir, sistem, teknik ve yöntemlerin ortaya konulması (keşfedilmesi) sürecidir.
Geliştirme: Var olan (mevcut) bilgi, düşünce, fikir, sistem, teknik ve yöntemlerin iyileştirilmesi sürecidir.
Tasarım: Yürürlükteki ürünlerin, süreçlerin ve yöntemlerin özelliklerinde güncel değişiklikler yapan veya bunları yeniden biçimlendirme ya da yeni gereksinmelere uygun ürün, üretim veya kullanım biçimine (formuna) dönüştürme sürecidir. İşletmecilikte tasarım, araştırma ve geliştirme çalışmalarının ekonomik bir sonuca ulaştırılmasına yöneliktir. İşletmelerin en önemli yapısal (stratejik) kararlarının başında, yeni ürünlerin geliştirilmesi, tasarımı ve seçimi yer alır. Daha sonra da, bu ürünleri üretecek üretim sistemlerinin tasarlanmasına sıra gelir. İşletmelerde ürün ve üretim sistemlerinin tasarımını etkileyen başlıca etkenleri, beş ana grup içinde toplamak mümkündür:
- Amaç ve politikalar
- Pazarlama stratejileri
- Ürüne ilişkin tüketici istekleri
- Ekonomik değerlendirmeler
- Üretim olanakları
Bilindiği gibi, işletmenin üretim kalitesine, üretim miktarına, üretim maliyetine ve üretim zamanına ilişkin amaç ve politikaları vardır. İşletmenin izlediği politika, rakiplere oranla daha iyi kalitede mal veya hizmet üretip pazarlamaksa, üretim süreci tasarımında zaman, miktar ve maliyet etkenleri ikinci planda kalacaktır. Bu durumda bütün ağırlık kaliteye verilecek, üretim zamanından ve üretim maliyetinden, kaliteyi düşürmeyecek şekilde tasarruf sağlanmaya çalışılacaktır. İşletmenin genel amaç ve politikası, rakiplere oranla daha düşük fiyatla mal pazarlamaksa, bu kez ağırlık maliyet azaltmaya verilecek, diğer etkenler ikinci planda kalacaktır.
İşletmenin pazarlama stratejisi, üretim süreci tasarımını etkileyen önemli etkenlerden birisidir. Üretim süreci tasarlanırken, seçilen hedef pazara uygun pazarlama karması elemanlarının oluşturulması, aslında, ürün tasarımı anlamına gelir. Tasarımda yalınlığın gözetilmesi, parçaların montajında basitliği sağlamakta ve üretim maliyetini düşürmektedir. Bu da pazarlama karması oluşturmayı, fiyat değişkeni açısından kolaylaştırmaktadır.
Ürüne ilişkin etkenler, ürünün işlev olarak, kullanım olarak, dayanıklılık ve güvenilirlik olarak, estetik ve görünüm olarak boyutlarıyla ilgilidir. Ürünün kullanılması kolay olmalı ve görünüm olarak tüketicileri doyuma ulaştırmalıdır. Son yıllarda, özellikle dayanıklı tüketim mallarının tasarımında, ürüne ilişkin birçok değişkenden yararlanılmaktadır. Örnek olarak elektrik süpürgesine halı yıkama özelliği kazandırmak, cep telefonuna telesekreter işlevi yüklemek, televizyona teletex ve telefax işlevi eklemek, bilgisayara CD ve faks işlevleri monte etmek ve benzeri birçok yenilik, üreticilere belirli bir rekabet üstünlüğü sağlamaktadır. Dolayısıyla, bu ürünlerin üretiminde de, düne oranla bugün, daha esnek üretim sistemleri kurma zorunluluğu vardır.
Mal ve hizmet üretiminin temel amacı ekonomik boyutludur. Tasarlanmakta olan mal veya hizmetin, hangi fiyattan ne kadar satılabileceği tahmin edilerek, sağlayacağı kâr hesaplanmalıdır. Kârı artırmak için, satış miktarı ile satış fiyatının yüksek olmasına çalışılırken, üretim maliyetinin de düşük tutulmasına çaba gösterilmelidir. Dolayısıyla, üretim sistemi tasarlanırken, kısa, orta ve uzun dönemde rekabet üstünlüğü sağlayacak ve kârı artıracak teknolojilere ağırlık verilmelidir. Üretim süreci tasarımını etkileyen bir başka etken de, üretim olanaklarıdır. Üretim sistemi geliştirilirken, üretimde kullanılacak malzemenin, teknolojinin ve işçiliğin de tasarlanması gerekir. İşletmenin elindeki olanaklara göre, ürünün üretiminde kullanılacak malzeme, teknoloji ve işçilik planlamasına gidilir. Bu aşamada, işletmenin finans bölümüyle, satın alma bölümüyle, yakın ilişkiler kurmak gerekir. Üretim sistemi tasarımının her aşamasında, iç ve dış çevrelerle etkili bir iletişim sağlanmalı, ürün tasarımında yapısal bir hata yapılmamalıdır.
TASARIMDA USSALLIK
Bilindiği gibi, belirli bir sonucu, en az kaynak kullanarak gerçekleştirme çabalarına ussallık (akılcılık = rasyonellik) ya da ekonomiklik denir. Ürün ve üretim sistemi tasarımında, ussallık ilkelerine bağlı kalmak gerekir. Bu konudaki başlıca ussallık ilkeleri; standartlaştırma, yalınlaştırma ve kodlamadır.
Standartlaştırma: Bir ürünün veya onu oluşturan parçaların boyut, biçim, performans ve kalite özelliklerinin, endüstri kolu, ülke veya dünya ölçüsünde olmak üzere önceden saptanmış değerlerine standart, bu amaca yönelik çalışmalara da standartlaştırma denir. Standartlaştırmanın en belirgin yararı, satın almayı, stoklamayı, bakım-onarımı, montaj işlemlerini ve pazarlamayı kolaylaştırmasıdır. Malların, endüstri, ülke ve dünya standartlarına uygun olarak üretilmesi, bütün endüstride, bütün ülkede ve bütün dünyada kullanılabilmesine olarak sağlar. İşletmeler, son yıllarda giderek artan bir oranda ISO 9000 Serisi Standartları kullanmaya başlamışlardır.
Yalınlaştırma: Bir ussallık önlemidir. İşletmelerin, ürettikleri malların çeşidini ve bu malların üretildiği üretim sürecini, ekonomik amaçlarla sınırlandırmalarına ve ussallaştırmalarına yalınlaştırma denir. Kaynak israfını önlemek, enerji tüketimini azaltmak, daha kaliteli ve güvenilir ürünler üretmek, çevre kirliliğini en aza indirmek, kısaca kârlılığı artırmak için işletmeler, her türlü yalınlaştırmayı tasarlamak durumundadır.
Kodlama: Ürün ve üretim sistemi tasarımını kolaylaştıran önemli etkenlerden biri de kodlamadır. Bir ürün, bazen, binlerce parçadan, ham ve yardımcı maddeden ve işletme malzemesinden oluşur. Ürün tasarımı aşamasında, bunların tek tek belirlenerek, birbirinden kolayca ayırt edilebilmesi gerekir. Bu ayırt etme işleminin sözcüklerle veya isimlerle yapılması, özellikle çok çeşit üreten işletmelerde, karmaşıklık ve hatalara yol açar. Ayrıca, stokların bilgisayarla izlenmesi durumunda, kodlama, kaçınılmaz bir zorunluluktur. Bir işletmenin fiziksel ve fiziksel olmayan varlık ve eylemlerinin, değişik ölçülere göre sınıflandırılarak harf, rakam veya sembollerle ifade edilmesine kodlama denir. Kodlamayla, işletmelerdeki varlıklar, hammaddeler, yardımcı maddeler, malzemeler, parçalar, iş emirleri, üretim bölümleri, maliyet öğeleri, işgörenler, ücretler, kolayca birbirinden ayırt edilip, stoklanır ve istenildiği zaman üretim sürecine gönderilir.
SÜREÇ TASARIMI
Bilindiği gibi, üretim sistemleri girdi, süreçleme, çıktı ve geribildirim öğelerinden oluşur. Üretim girdileri, süreçlenerek, çıktılara dönüştürülür. Buna göre, dönüşüm süreci, girdileri çıktılara dönüştürmek için iş merkezleri ve bu iş merkezlerinde yapılan işlemler seti olarak tanımlanabilir. Gerçekten de işletme girdileri, çeşitli iş ve işlem merkezlerinde, çeşitli işlemlere tabi tutularak, işletme ürününe dönüştürülür. Hasta insanlar, bir hastanede çeşitli işlemlere tabi tutularak, sağlam insanlara dönüştürülür. Okuma yazma bilmeyenler, bir okulda çeşitli aşamalardan geçirilerek, okur -yazarlara dönüştürülür. Arızalı arabalar, bir servis istasyonunda çeşitli işlemlere tabi tutularak, sağlam arabalara dönüştürülür. Bu örneklerdeki sistem ve süreçler, birbirinden oldukça farklı olmakla beraber, yine de aralarında kavramsal ve mantık olarak önemli benzerlikler vardır.
Dönüşüm süreci tasarımı sırasında, çeşitli soruların yanıtlanması gerekir. Örnek olarak; üretilmesi düşünülen mal veya hizmetin özellikleri nelerdir? Çıktının hacmi ne kadar olacaktır? Üretim için hangi araç-gereç daha uygundur? Hangi donanım ve teknolojilere gereksinme olacak ve bunların maliyeti ne olacaktır? Tasarlanmakta olan süreç, emek yoğun mu yoksa sermaye yoğun mu olacaktır? Süreç tasarımı, aslında, üretimdeki özel (spesifik) adımların tanımlanması ve bu adımların başlıca özelliklerinin belirlenmesidir. Dolayısıyla, süreç tasarımı, yeni ürünler için yapılabileceği gibi, değişen teknoloji ve pazar koşulları nedeniyle gereksinme duyulan mevcut süreçlerin yeniden tasarımı için (reengineering) de yapılabilir.
Süreç tasarımı, özellikle şu durumlarda gerekli olur;
- Mevcut dönüşüm süreci, maliyetleri rekabet koşullarını zorlaştıracak düzeyde artırıyorsa,
- Mevcut süreç, üretim verimliliğini olumsuz yönde etkileyen bir çalışma alanına sahipse,
- Mevcut süreç, çalışanların moralini bozacak biçimde kötü tasarlanmışsa,
- Üretilen ürün hacminde önemli ve kalıcı bir değişiklik olmuşsa,
- Yeni araç-gereç ve donanımla üretimde bir işlem kolaylığı sağlanacaksa,
- Özellikle kütüphane, hastane, restaurant, banka gibi işletmelerin hizmet merkezlerinde, sürekli ve bıktırıcı kuyruklar oluşuyorsa.
Süreç tasarımı ile bir önceki ana konuda incelenen ürün tasarım kavramı arasında, yakın bir ilişki vardır. Bu ilişki, özellikle son yıllarda, Amerikan işletmelerinde “Eş Zamanlı Mühendislik (Simultaneous Engineering)” kavramını gündeme getirmiştir. Artan rekabet koşullarında üstünlük sağlayabilmek için birçok büyük Amerikan işletmesi, eş zamanlı mühendisliği kullanarak, ürün tasarımını ve üretim süreçlerini, aynı zamanda ve çok hızlı olarak yapma yoluna gitmiştir.
Gereğine uygun süreç tasarımı, üretim verimliliğini arttırır, üretim maliyetlerini düşürür, çalışanların moralini yükseltir ve daha birçok yararlar sağlar. Başarılı bir süreç tasarımının başlıca yararları, şu şekilde sıralanabilir:
- Ürünün üretim süresini kısaltır.
- Süreçteki stok miktarını azaltır.
- Üretim hazırlık süresini (Setup Time) kısaltır.
- Çalışma alanlarındaki araç-gereç ve makine sayısını azaltır.
- Hammadde, yardımcı madde, işletme malzemesi maliyetlerini azaltır.
- Üretim programlaması, üretim kontrolü ve çizelgeleme sistemlerini kolaylaştırır.
- Üretimde esneklik sağlar.
Uygulamada, eski hantal üretim süreçlerini çağdaş tasarımlarla değiştiren işletmelerin, büyük rekabet üstünlükleri sağladığı görülmektedir. Örnek olarak, Sun Mikrosistem işletmesi, 1982 yılından bu tarafa, bilgisayar üretiminde kullanılan ürünleri üretmektedir. İşletmenin ilk üretim binası, şirketin büyümesi ve kapasitesinin artması sonucu, hantal ve karmaşık bir çalışma alanına dönüşmüştü. Kapasite arttıkça değiştirilen yeni süreçlerde, koordinasyon kaybolmuş, malzemeler, araç-gereçler, makineler, donanımlar ve insanlar karmakarışık bir durumdaydı. Sürekli değişen ürün karmasının üretilmesi, üretim süreci’nin işlerliğine değil, bütünüyle çalışanların olağanüstü çabasına dayanmaktaydı. Dönüşüm sürecinin verimsizleştiğini fark eden yönetim, yeni bir üretim binasının yapılmasına karar vermiştir. Yeni bina tasarlanırken, başlıca şu amaçlar dikkate alınmıştır:
- Koşullara göre değişen ürün değişikliklerini ve yeni ürün karmalarını karşılayacak süreç esnekliğini sağlamak.
- Malzeme ve iş akışını iyileştirerek, üretim verimliliğini ve üretim kalitesini artırmak.
- Çalışanların, çalışma koşullarını iyileştirerek, onları güdülemek ve yeteneklerini artırmak.
- Süreçte, bilgisayarlı sistemler kullanarak, etkili koordinasyon ve kontroller yapmak. Yeni bina ve yeni süreç tasarımı sonucunda, ürünleri zamanında müşterilere teslim performansı % 50 artmış, üretim hacmi genişlemiş, verimlilik ve kalite yükselmiştir.
SÜREÇ TASARIM SİSTEMİNİ
Üretim süreci, girdileri çıktılara dönüştüren bir dizi öğeyi, bu öğelerin bütünleşmesinden oluşan yapıyı ve bu yapı içindeki bir dizi işlemi içerir. Süreç kararları, hem yeni ürünler için hem de mevcut ürünlerdeki değişiklikler için söz konusudur. Üretim süreci planlanırken göz önünde bulundurulacak temel amaç, hedeflenen kalitedeki ürünleri, en az maliyetle üretebilecek yapıyı ya da sistemi kurmaktır. Bu yapı tasarlanırken, üretilmesi düşünülen ürünlerin üretim işlemlerinin aşama aşama tanımlanması gerekir.
Etkili bir süreç tasarımı, faaliyet tasarımı ve iş tasarımı yapabilmek için herşeyden önce, bir ürün analizinin yapılması gerekir. Belirli özellikleri taşıyan belirli bir üründen, belirli bir dönemde ne kadar üretileceği, ürün analiziyle ortaya konur. Bu bilgi, süreç için gerekli araç ve gereçleri, gereksinime duyulacak sermaye miktarını, bazı üretim öğelerinin içeride mi yapılacağını ya da satın mı alınacağını belirlemede kullanılır. Süreç tasarımı tamamlanınca, belirli özellikleri taşıyan belirli miktarda ürünlerin, belirlenen iş tanımlarının yapıldığı işlem merkezlerinde hangi rotayı izleyerek üretileceği ortaya konulmuş olur.
Süreç tasarımı, aslında, döngüsel bir süreçtir. Ürün bilgileri ve üretim sistemi bilgileri, süreç planlama aşamasında, teknoloji seçimine, yerleşim düzenine ve üretimi yapacak olan personel tahminine dönüşmektedir. Dolayısıyla, süreç tasarımında karşılaşılan sorunlar, ardışık olarak ve bir kerede çözümlenir. Her aşamadan sonra, önceki aşamalar tekrar incelenir. Önceki aşamaları tekrar gözden geçirmenin amacı, son aşamanın önceki aşamalarda saptanan en iyi yolu etkileyip etkilemediğini belirlemektir.
SÜREÇ TASARIMINI ETKİLEYEN TEMEL ETKENLER
Üretim sistemlerin temel işlevi, tüketicilerin istek ve arzularını doyuma ulaştırarak biçim ve kalitedeki ürünleri, en düşük maliyetle, en kısa zamanda ve yeteri miktarda üretmektedir. Üretim sistemleri, bu işlevi yerine getirebilecek şekilde tasarlanmalıdır. Söz konusu tasarım yapılırken, başlıca şu etkenler göz önünde bulundurulmalıdır;
- Ürün talebi,
- Üretim esnekliği,
- Otomasyon düzeyi,
- Ürün kalitesi,
- Müşteri ile ilişki boyutu.
1-ÜRÜN TALEBİ
Üretim süreci tasarımı, ürün talebinin bütün yönleri’nin açılımıyla başlar. Talep tahminlerinin birinci boyutu, dönemsel talep miktarlarını öngörmektir. Talepteki dönemsel artış ve azalışlar, mevsimlik dalgalanmalar ve benzeri günlük, aylık ve yıllık değişmeler, üretim sürecinin türünü ve kapasite saptamasını etkiler. Talep tahminlerinin ikinci önemli boyutu, ürünün satış fiyatı ile ilgilidir. Fiyat belirlenirken, reklam, kredili satış, satış sonrası hizmetler, özel ürün tasarımı, stok politikası, yükleme politikası, kalite ve diğer üretim ve pazarlama değişken ve politikaları da göz önünde bulundurulmalıdır. Üretim sürecindeki iş tasarımları, ürünlerin fiyatlarına da bağlıdır. Fiyatlar, pazar fiyatlarının altında tutulacaksa, talep fazla olacak ve buna bağlı olarak üretim sürecinin kapasitesi de yüksek tutulacaktır. Fiyatlar yüksek tutulacaksa, talep azalacak ve sürecin kapasitesi de düşük tutulacaktır.
Diğer taraftan, değişik üretim süreci türleri, değişik rekabet üstünlükleri veya zayıflıkları sağlar. Başka bir deyişle, üretim sürecinin türü, talebi azaltır veya çoğaltır. Dolayısıyla, üretim süreci tasarlanırken, ürün miktarı, ürün fiyatı ve üretim süreci türü, birbiriyle etkileşimli olarak ele alınıp karara bağlanmalıdır.
2-ÜRETİM ESNEKLİĞİ
Üretim sürecinin, tüketicinin gereksinmelerine, hızla yanıt verebilme yeteneğine, üretim esnekliği denir. Uygulamada, başlıca iki tür esneklikten söz edilir. Bunlar, ürün esnekliği ve miktar esnekliğidir. Ürün esnekliği, bir ürünün üretiminden diğer bir ürünün üretimine, hızla geçebilme yeteneğidir. Miktar esnekliği ise üretilen ürün ya da verilen hizmet miktarını hızla arttırabilme yeteneğidir. Ürün esnekliği, çok sayıda tüketiciye, farklı özelliklerdeki ürünün küçük partiler halinde üretilmesi ya da ürünün hızlı bir şekilde üretilmesi istendiğinde gerekli olur. Örnek olarak, son yıllarda gözlemlediğimiz esnek otomasyon sistemleri büyük ölçüde ürün esnekliği olanakları sağlamaktadır. Miktar esnekliği, talepte büyük dalgalanmalar olduğunda ve ürün stoklarının bu dalgalanmalara yanıt veremediği durumlarda önem kazanır. Genellikle sermaye yoğun üretim sistemlerinde, miktar esnekliği yüksektir. Buna karşılık, emek yoğun hizmet işletmelerinde, miktar esnekliği daha düşüktür. Dolayısıyla, emek yoğun işletmeler, yüksek talep durumlarında, ya yarım gün (part-time) çalışan işgörenler veya geçici çalışan işgörenler çalıştırma yoluna giderler.
3-OTOMASYON DÜZEYİ
Süreç tasarımında, otomasyon olanaklarından ne ölçüde yararlanılacağına karar vermek de önemli bir konudur. Son zamanlarda, işgücü giderlerinden tasarruf etmek, çalışanların işi yavaşlatma, işe devamsızlık, grev gibi eylemlerinden kurtulmak için otomasyona gidildiği gözlemlenmektedir. Gerçekten de otomasyon düzeyi arttıkça, üretim sisteminin kapalılık oranı artmakta ve işgücünden kaynaklanan sorunlar azalmaktadır. Ancak, otomasyonun hem donanım olarak hem de bu donanımın işletimi ve onarımı açısından pahalı bir sistem olduğu unutulmamalıdır. Üretim sürecindeki otomasyon düzeyini belirlerken, otomasyonun ürün kalitesi ve ürün esnekliği üzerindeki olumlu etkileri ölçülmeli ve toplam getirisinin toplam götürüsünden yüksek olmasına çalışılmalıdır.
4-ÜRÜN KALİTESİ
Küresel dünya değerlerinin en başında, kalite yer almaktadır. Kalite, hem toplumun yaşam düzeyini yükseltmekte hem de işletmelere rekabet üstünlüğü sağlamaktadır. Geleneksel işletmecilikte, yüksek kaliteli ürünler, üst gelir grubundaki az sayıdaki tüketiciler için özel olarak üretilirdi. Mercedes, Jaguar, Rolls Royce gibi arabalar, bu geleneksel yaklaşımın ürünleri olarak ortaya çıkmıştır. Japonlar, öncelikle araba alanında, bu eski görüşü yıkmışlardır. Japonların Toyota otomobilleri, gelir grubuna bakılmaksızın en yüksek kalitede ve geniş kitleler için üretilmektedir. Günümüzde, hemen her ürünün üretiminde, birinci önceliği kalite almaktadır. Bu nedenle, üretim süreci tasarlanırken, öngörülen kaliteyi tutturma koşulu aranmalıdır. Ayrıca, süreç işlerken, herhangi bir nedenle oluşacak kalite hatalarını anında belirleyecek izleme ve erken uyarı sistemleri, süreç tasarımıyla birlikte tasarlanmalıdır.
5-MÜŞTERİ İLE İLİŞKİ BOYUTU
Genellikle hizmet işletmelerinde, üretim sırasında, tüketiciyle birebir ilişki olmaktadır. Örnek olarak, tıbbi tedavi ve kuaförlük hizmetlerinde, tüketici, aktif olarak üretim sürecinin içinde bulunmaktadır. Dolayısıyla, tüketiciyle ilişki düzeyi, işin özelliği nedeniyle yoğun olan durumlarda süreç, tümüyle tüketiciye göre yönlendirilmelidir. Buna karşılık, fast-food restoranlarda olduğu gibi, tüketicinin üretim ortamında olmasına rağmen, üretim sürecine müdahale edemediği durumlar da vardır. Böyle durumlarda, üretim süreci, yoğun ve standartlaştırılmış hizmet verecek biçimde tasarlanmalı ve bu süreç içinde maliyet, fiyat ve hizmetin tamamlanma süresi iyi dengelenmelidir.
SÜREÇ TASARIM MODELLERİ
Üretim süreci tasarımında, birçok modelden yararlanılır. Bunların en önemlilerini şu şekilde sıralamak olurludur:
- Ürüne dayalı süreç tasarımı
- Sürece dayalı süreç tasarımı,
- Hücreli üretim (grup teknolojisi) süreç tasarımı
- Bilgisayar destekli tasarım (CAD)
- Otomatik malzeme sevk sistemleri
- Esnek üretim sistemleri
- Otomatik üretim planlama ve kontrol sistemleri
- Bilgisayar bütünleşik üretim sistemleri
- Ofis otomasyonu
- İmaj işleme sistemleri
- Elektronik veri değişimi
- Karar destek sistemleri
- Yapay zeka ve uzman sistemler
Yukarıdaki modellerin ilk sekiz tanesi, genellikle endüstri işletmelerinde, sonrakiler de hizmet işletmelerinde çok yaygın olarak kullanılır. Burada, yalnızca ürüne dayalı süreç tasarımı, bilgisayar destekli tasarım ve bilgisayar bütünleşik üretim sistemleri üzerinde kısaca bilgi vermekle yetinilecektir.
ÜRÜNE DAYALI SÜREÇ TASARIMI
Ürüne dayalı süreç tasarımında, ürünü üretmek için gerekli olan tüm üretim işlem ve aşamaları, yalnızca bir üretim bölümünde gruplandırılır. Ürüne dayalı süreç tasarımında, ürünün üretimi, belirli bir rota izleyecek biçimde organize edilir. Bu tür süreçte ürün, hammadde olarak, sonra yarı mamul olarak ve sürecin en sonunda da bitmiş mamul olarak, geri dönmeksizin ve yön değiştirmeksizin doğrusal bir yolda ilerler
Ürüne dayalı süreçte, genel olarak üç üretim biçimi uygulanır. Bunlar kesikli birim üretim, süreç üretimi ve hizmet teslimi olarak adlandırılır.
Kesikli birim üretimde, süreç yalnızca tek bir ürüne tahsis edilebileceği gibi, birbirinden farklı ürünler, aynı üretim veya montaj hattında parti parti de üretilebilir. Örnek olarak, buzdolabı, çamaşır makinesi, bulaşık makinesi gibi ürünler parti parti üretilebilir. Bu durumda, üretim veya montaj hattında, üretilecek ürünlerin özelliklerine göre değişiklikler yapılması gerekir.